11 Mart 2013 Pazartesi

Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı-Ahmet Şerif İzgören

Uzun zamandır kitap tanıtımı yapamıyordum, başka mevzulardan bir türlü kitaba sıra gelmedi. Tüm kitapseverlerden özür dileyerek başlayalım. Bu kitabı Ayşe'ciğimle beraber gittiğim Congresium'daki kitap fuarından almıştım. Fuarla ilgili yazım çöken sitem yüzünden tarih oldu maalesef : ) Kitabımızın adı "Süpermen Türk Olsaydı, Pelerinini Annesi Bağlardı" Ahmet Şerif İzgören'in Elma Yayınevi standına beni Ayşe götürdü. Kişisel gelişim kitaplarını çok severmiş, hatta neredeyse hepsini hatmetmiş. Ben çok fazla kişisel gelişim okumam. Bir kaç Mümin Sekman okumuştum vaktiyle, bir de Ergün Arıkdal... Öyle kaldı. Sonra da bir daha kısmet olmadı.


Stantta bu kitabı görünce önce ismine vuruldum. Bende de biraz "koruyucu annelik" vasıfları var. Erdem'in sınıfındaki bir velimizin beden eğitimi dersi olduğu gün, dersten hemen sonra elinde saç kurutma makinasıyla okula gelip kendi çocuğuyla beraber terleyen tüm erkek çocukların saçlarını kurutması kadar olmasa da az çok ben de Türk annesiyim : ))) O yüzden kitap hemen gözüme ilişti. Belki çocuğu bir nebze de olsa serbest bırakmama yararı olur diye aldım ama hala okumadım. En kısa zamanda okuyacağım.



Bu kitaba baktıkça babaannemin 50 yaşını aşkın babama "Yavrum terli terli dolaşma, varınca beni ara, şundan da ye, bundan da ye" demesi, utanıp sıkılmasa elleriyle kaşık kaşık yedirecek kadar gözünün döndüğü anlar zihnimden geçiyor. Bir taraftan da tatillerde gördüğümüz Alman ve Rus bebelerin ellerini yoğurda, makarnaya bulayıp kendi kendilerine yemek yemeye çalıştıklarını düşününce "kadersiz yavrucaklar, ananız Türk olsaydı, böyle makarnanın salçası göz kapağında, kızıl far sürmüş palyaço gibi şapşal şapşal etrafa bakmazdınız" demek geliyor içimden... 

Valla babaannemin mi, ecnebi anaların mı taktiği doğru henüz bilemiyorum. Hepsini kitabı okuduktan sonra öğreneceğiz ama bence iki taraf da dozu aşmamalı. Hemen susup kitaptan alıntılara geçmeden önce, Ahmet Şerif İzgören kitapla ilgili demiş ki; "Bu kitabı kişisel gelişin diye değil, toplumsal gelişin diye ve etrafınıza da gram katkınız olsun diye yazdım" mesajını sizlere iletmek boynumun borcu. Alıntılara geçecektim ama söylemeden duramadım. İzgören Beyefendi %100 gelişmiş biri gibi böyle sadece ben bilirim, insan ilişkileri, kişisel gelişim benden sorulur edasıyla beylik bir laf etmiş sanki... Yoksa bana mı öyle geldi ?


Kitaptan alıntılar... Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı

Sevgi kültürümüz iyidir, ama zamanla iş, sevmekle aşırı korumayı karıştırmaya gelmiş. Dikkat edin yabancı çocuklara, otelde beş-altı yaşındaki Alman çocuk alır yemeği hapır hupur üstüne döke döke yer.

Bizim on yaşındaki Türk çocuğun yemeğini babası alır, anası yedirir, teyzesi de ağzını siler. Çocuk otuz beş yaşına gelir, hala ana, baba, teyze çocuğun peşinde yemek yedireceğiz diye koştururlar. Bu nasıl bir korumacılık, kollamacılıktır. Kendi hayatını yaşamayan insanlar çocuklarının hayatını yaşar.

Süpermen Türk olsaydı pelerinini kesin anası bağlardı.
Bir de uçarken arkasından bağırır:
- Varınca çaldır oğlum.
Bırak uçsun artık!
Süpermen o, çocuğun kriptonu olma.

"Noel Baba yalan
Mustafa Amca ise gerçek
Geyikler yerine eşeği var.
Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da"

Okurken pelerininizi kendiniz bağlayabildiğiniz sürece gerçek bir süpermen olabileceğinizi göreceksiniz. Ayaklarınızın yere bastığından emin olun. Gerçekten uçabilirsiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yukarıdaki yazıyla ilgili yorumunuzu alayım : )