9 Mayıs 2013 Perşembe

Dünyanın En Güzel Kadınları Nasıl Yaşlandı?

Bendeki yaşlanma fobisi çevremdeki birçok arkadaşımın malumu… Ergenliğe girmeden önce başlayan bu korku 30 yaşımı devirince daha çok kendisini gösterdi maalesef : ) Lisede tüm arkadaşlarım “18’i bir geçsem, bir rüştümü ispatlasam, bir özgür olsam” diye heveslenirken,  taa o dönemden büyümek istemiyorum, çocuk kalmak istiyorum, bir daha 16-17 yaşlarıma geri dönmeyeceğimi bilmek beni çok korkutuyor diye feryat ettiğimi çok net hatırlıyorum. Ama ne yazık ki takvim acımasızca ilerledi. Reşit de oldum, 20 leri de geçtim, yolun yarısına gelmek üzereyim. Bugünlerde kendimle ve yaşımla barışma çabasına girmeye çalışıyorum : ) Çünkü bu korkuyla yaşamak bana zor geliyor.

Bu işe siyah beyaz filmleriyle tanıdığımız 60 ve 70’li yılların dünya ve Hollywood yıldızlarını inceleyerek başladım. Bana iyi gelmedi değil… Bu kadar güzel ve o yıllara damgasını vurmuş starların bile zaman içinde eciş bücüş olduklarını görünce içime biraz su serpildi. : ) Kendimi Hollywood aktristleriyle kıyasladığım için kahkaha atıyorum şu anda : )) Hadi şimdi beraber bakalım.


Elizabeth Taylor
Liz Taylor diye de anılır bu güzel kadın. Özellikle soldaki fotoğrafına hasta oluyorum. Hollywood sinemasına altın çağını yaşatan Elizabeth Taylor “menekşe gözlü yıldız” diye bilinirdi. Benim gözümde o Amerika'nın Seda Sayan'ı... : ) Zira Kadırgalı Aysel gibi bir çok defa nikah masasına oturdu. İki defa Oscar aldı veeee.........

 27 Şubat 1932 –  23 Mart 2011

Aradan yıllar geçti. Menekşe gözlü güzel yıldız bu hale geldi : ( Gözlerinin rengi değişmese de parlaklığı kaybolmuştu. 79 yaşına kadar yaşadı ve kalp yetmezliğinden hayata veda edip gitti.

 


Brigitte Bardot
Türkiye'de yabancı filmlere ilgi duymayanlar bile tanır onu... Nereden mi? Türk filmi repliklerinde adının geçtiği olmuştur. Örnekse; Neşeli Günler filminde Şener Şen tıraş bıçağı pazarlaması yaparken tüm dünya starlarının bu bıçakla meşhur olduğunu söyler. Bu unutulmaz sahneyi hatırlamayan yoktur. " En iyi jilet budur. Dünyanın bütün meşhurları bununla tıraş oluyor. İngiltere kralı, rahmetli başkan Kennedy, taçsız kral Pele, Backhenbauer, kaleci Mier, Nadio Komanachi, Brigitte Bardot, Fenerbahçeli Cemil... Hepsi şöhretlerini bu bıçağa borçludurlar." İzlemek isteyenler buraya tıklayabilir. : )

28 Eylül 1934- .................
 

 Fransız sinema oyuncusu Brigitte "Ve Tanrı Kadını Yarattı" adlı filmiyle ilk büyük çıkışını yaptı. Bu cümle onunla anılır oldu. Adına şarkılar yazıldı, dilden dile dolaştı. Ancak ona yetmeyen bir şeyler vardı. İntihar denemeleri oldu, tedavi gördü. Kendisini hayvanlara adayan Brigitte, ak saçlı, tonton bir teyze olarak hayatının son demlerini yaşıyor.




Audrey Hepburn
İşte bu kadın benim çocukluğumdaki idolüm, herşeyine hayrandım. Bakışlarına, gülümsemesine yürüyüşüne... Zarif, sempatik, masum güzelliğiyle kalbimin baş köşesine oturmuştu Audrey Hepburn. Tek kanallı dönemde, Pazar günleri TRT'de Pazar sinemasının başlamasını iple çekerdim. : ) Audrey Hepburn'ün filmi olduğunda başta ben bütün aile o filmi izlerdik. Pazar sinemasından önce Hikmet Şimşek'in sunduğu Pazar Konseri programı beni deli ederdi. Başlayınca bitmek bilmeyen program bana saatler sürüyor gibi gelirdi : ))) Aramızda kalsın Audrey annem olsaydı diye içimden geçirmişliğim de vardır, annem duymasın  : )

Audrey Hepburn, baba tarafından İngiliz, ana tarafından Hollandalı bir barones kızı. Asaleti yüzünden de belli zaten. : ) Oscar'lar, Altın Küre'ler... Ödülllerin biri gitti, diğeri geldi.

4 Mayıs 1929 - 20 Ocak 1993



Nihan'ın deyişiyle yıllaaar yıllar sonra yine zayıf, kuru bir teyze olarak karşımıza çıktı.  Sağdaki fotoğrafta olduğu gibi efektli, yansımalı, silüetli fotoğraflar eski güzelliğini geri getirmeye maalesef yetmiyordu. 64 yıl yaşayan bu naif kadın İsviçre'de bağırsak kanseri nedeniyle öteki dünyaya geçiş yaptı.




Rita Hayworth
Hollywood sineması denildiğinde ismi zinhar es geçilemeyecek bir kadın o... Rita Hayworth, babası İspanyol olsa da Amerikalı anası ve New York'ta doğduğu için benim için has bir Amerikalı. : ) Pazar sinemalarının vazgeçilmezlerinden. Gilda karakteriyle beyazcamda şöhreti yakalıyor Rita ve sonra...


17 Ekim 1918 - 14 Mayıs 1987




Alzheimer hastalığına yakalanıyor. 15 yıl kadar bu hastalıkla savaşan taş bebek, doğduğu şehirde maalesef ölüyor.




Grace Kelly
Tüm zamanların en iyi oyuncusu kabul edilir Grace Kelly. Oscar'lı oyuncu yalnızca bir sinema yıldızı değil, aynı zamanda da bir prenses... Bu nasıl oluyor? Şöyle oluyor; en verimli çağında Monaco Prensi'ne kapağı atınca bir anda Monaco Prensesi oluveriyor : )) Koskoca prenses olmuş, artık oyunculuk onun neyine, öyle değil mi? Aktristliği bırakıyor tabii : ) Dillere destan güzelliği ve yıldız ruhuyla kocasını olduğu gibi bütün Monaco'yu da büyülüyor. Kocasına prens ve prensesler doğuruyor. Monaco Sarayı'na layık bir gelin olmak için Alfred Hitchkok gibi büyük yönetmenlerin film tekliflerini geri çeviriyor. Rahatını bozmak istememiş herhalde : )




Her şey bu kadar muazzam ilerlerken benim gibi düşünen, kadıncağızı çekemeyen kem gözlüler nazar değdirmiş olacak ki elim bir trafik kazasına kurban giderek trajik bir sonla hayatı sona eriyor. Bu hikayenin en güzel tarafı Monaco Prensi'nin karısının hatırasına binaen bir daha hiç evlenmemiş olması :(



Veee Marilyn Monroe...
Unuttum sandınız, yanıldınız. Marilyn güzelliğiyle, haklı veya haksız şöhretiyle, sarı saçlarıyla, Yaz Bekarı filmindeki uçuşan etek sahnesiyle gerçek bir yıldız... 1900'lü yılların ortasında fırtına gibi esti Marlyn Monroe... Filmleri, modelliği, şarkılıcılığıyla tam bir ikondu.... On parmağında on hüner... Çok renkli bir hayat sürüyordu. Etrafa gülücükler saçıyordu saçmasına ama iç dünyası tam bir kaos içindeydi. Özel hayatındaki sorunlar ve diğer kişisel problemleri zamanla kariyerine de yansıdı. Dengesiz ve sorunlu biriydi artık Marilyn.

 1 Haziran 1926 - 5 Ağustos 1962



Bir gün aşırı dozda uyku ilacı aldı, resmi kayıtlarda intihar ederek bu dünyadan göç ettiği belirtilse de hala bu konuda bir kesinlik mevzu bahis değil. Ölümüne yakın yıllarda yani yaşlılığına ait hiçbir fotoğrafı yok. Zaten öldüğünde yaşlıydı diyemeyiz. 36 yaşında daha hayatının baharında gitti buralardan... Yaşlılığını göremediğimiz için aklımızda hep güzel, hep sarışın, hep kırışıksız kaldı. Ama ben sizler için Marilyn Monroe'nun yaşlılığını buldum. Demek ki güzel yıldız yaşasaymış, böyle olacakmış. : )




İşte böyle zaman insanlara acımıyor, dur biraz bekle 23 yaşımı biraz daha yaşayayım da öyle geç git diyemiyoruz. En güzeller bile aramızdan çeşitli hastalıklarla ihtiyar bir nine olarak ayrılıyor. Bu noktada yaşımızla ve ölümle barışık yaşamamız gerektiğine inanıyorum. Tasavvufi bakış açısıyla ölümü Yaratıcı'yla kavuşma olarak gördüğümüzde korkular, endişeler bir nebze diniyor. Diğer taraftan yaşlı teyzelere baktığımda namaz ve abdestin nurunun yüzlerine yansıdığını ve onların cildini daima diri tuttuğunu görüyorum. Bu noktada devreye yine inançlarımız giriyor. Başta kendim olmak üzere herkese, inançlarımıza daha sıkı bağlandığımızda bu tür korkulara otomatik olarak hayatımızda yer vermeyeceğimizi telkin ve tavsiye etmek istiyorum. İşimiz zor tabii... Hiçbirimiz Mevlana değiliz...







Dipnot: Bu yazıyı canım arkadaşım Evrim'e ithaf ediyorum. Seni seviyorum.


2 yorum:

  1. her biri de bir bayanın olmak isteyeceğigüzellikte fakat söylediğiniz gibi herkes gidici er ya da geç..

    YanıtlaSil

Yukarıdaki yazıyla ilgili yorumunuzu alayım : )